22 Eylül 2011

Vahşi yaşam beni üzüyor!

Vahşi yaşam belgeseli izlerken ağlayan tek insan ben miyim merak ediyorum doğrusu!
‘Madem ağlıyosun o zaman izlemeee!’ dediğinizi duyar gibiyim ama bendeki durum ne yardan ne serden  geçememek durumu…
Bugün izlediğim ‘büyük kedilerin mücadelesi’ belgeselinin leoparların yavrucak ceylanı öldürmeden yemeye başladığı sahnede koyverdim mi ağlamayı! Bi yandan da ‘kıyamaammm, anneeemm’ nidaları ile içten içe o üç kardeş leopara kin güttüğümü fark ettim. Hayvan severlikte ayrımcılık mı bu şimdi? Olabilitesi yüksek ama aslında değil. Ben her hayvan belgeseli izlerken üzüldüğümde, ağladığımda duygusal kimliğine ket vuran kardeşimde hep aynı replik: ‘Abla doğanın dengesi bu!’
E biliyoruz dengesi, e biliyoruz birileri birilerini yemezse çoğalırlar bilmemneler olur, denge bozulur falan filan… Ama bu ağlamak, üzülmekte benim doğamın dengesi!
Mesela bi başka belgeselde de öküz başlı antilopun kendi isteği üzerine gelip aslanların önüne ‘bugün ki yemeğiniz benim’ der gibi oturduğunu gördüm ve bu durumu ‘her canlının yiyeceği bi ekmeği, kısmeti vardır, oda onların kısmetiymiş’ diye yorumlayan anneme de hak verdim ama üzülmemek elimde değil ne yapabilirim!
Aynı üzüntüyü bi yılan fareyi yiyip daha sonra farenin tüylerini ağzından cumburlop diye çıkarırken de yaşıyorum ben. Yani bunun ceylanla, antilopla, timsahla, fareyle alakası yok.
Mesele benim ucunu bucağını bilemediğim hayvan sevgimde :)
 Ee napalım doğa kanunlarını koyarken benim üzerime de bu eşsiz güzellikteki hayvan sevgisi tomurcuklarını serpmiş. Bide onlara merhamet edip bunu fark edebilecek bi yürek vermiş. Katiyen övünmüyorum, gayet ciddiyim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder