26 Aralık 2011

Hayatıma Adobe Kaçtı a Dostlar Yetişiiiiinn!

Bir Bilgisayarcının Hayali.... 

Okulu bitirebilmek pahasına proje ödevleri ile cebelleşirken bunca programın, kodun, tasarımın dibine vurmuşken bi çıkış butonu da hayatıma tasarlamak istiyorum. ‘Çıkış yap’ dediğim an zaman sıçraması gibi bi gümbürtüyle zırt diye hayattan soyutlanayım istiyorum. Okula, dershaneye, staja bilmem nereye gitmek zorunda kalmıyım, proje yapmak zorunda kalmıyım, sabahın kör vaktinde kargalarla birlikte kahvaltı yapmak zorunda kalmıyım ve de final haftası gelip çattığında ‘aman sabahlar olmasın’ kafasıyla zombileşmiyim mesela! Ya da mesela hayatıma üye ol sayfası tasarlıyım. Birazda janjanlı olsun ki üye ol sayfamı görenler hayat standartlarımı kraliçe Elizabeth sınıfından sansın :P Admin onayından geçemeyen ve de şifreyi bilmeyen giremesin kardeşim öyle zırt diye görüş alanıma! Veri tabanım olsun mesela ama Türkçe karakter problemi olmasın. Hem zaten damarlarımda asil Türk kanı cirit atarken çok ironik olur bence bu Türkçe karakter problemi!...

23 Aralık 2011

Varım! Ya da Yokum! Tamam la Varım! Ya da Yokum Yok!

Çevremdeki insanlara ne çok soruyorum şu ‘emin misin?’ sorusunu. Bide bikere filan değil, üstüne basa basa beş, on, on beş kere… Acıyorum size çevremdeki insanlar :P
Benimle baş etmek zorunda olduğunuz için haliniz içler acısı! Ama ne yapalım çevrenize atılmışım bikere geri dönüşüm yok :) Hani bende isterdim bana göre bi dönüşüm kutusu olsun kendimi faydalı bi şekilde imha edeyim diye ama yok… yiihahahaaa !
Neyse konumuz bu değil, konumuz ‘emin misin?’ sorusu ki önemli bi soru bence. Neden şikâyetçisiniz bu sorumdan! Hani ben o yüz ifadesindeki 2 yıl garantili mimiğini görmek istiyorum. Hadi iki olmasında bir olsun ya da birkaç ay olsun ama garanti olsun! Yani böyle olmuşla olmamış arası, yoruma açık, nereye çekersem oraya gidebilen yüz ifadeleri ile gelmeyin bana!

10 Aralık 2011

Gözlerim Yollarda NASA'yı Bekler Oldum!


Bazen elime diğer elimi almış, onu can hıraş incelerken buluyorum kendimi! Parmak uçlarıma bakıyor da bakıyorum… Bir şey aradığım yok inceliyorum sadece. İncelerken yüzümde bi memnuniyetsizlik, bi ‘bu ne la!’ tavırları filan. Sonra ayaklarıma filanda bakıyorum arada… Karar veremiyorum güzel mi çirkin mi! Ya da neye göre güzel, kime göre çirkin? Ama zaten kimini, nesini geçtim hiçbi zamanda umrumda olmamıştır bu insanların ‘aha bu güzel!’, ‘yok la bu çok çirkin!’ diye düşünüp durmaca, sormaca, söylemeceleri falan filan…
Hani ben ki upuzun saçlarıma hayran olan onca insanın bu beğenilerinin kulağına ‘tınn’ sesini verip geçip sonra da sırf bi değişiklik bi manyaklık olsun diye yıllardır milim kısalsa depresyona girdiğim o caaanım saçlarımı kıpkısa kestirmiş insanım!!!
Neyse bu saç muhabbetini uzatıp ne kadar beyinsiz olduğumu, güzellik konusunda ne derece ölçütsüz bencil bi dengesiz olduğumu ispatlamaya gerek yok sanırım :) Tamam biraz kafayı yemişliğim var ama napiiim ki! Kendimi böyle kabullenmeyi bildim ben. Hatta bazen ‘Allaaam ben ne kadar çirkinim, NASA gelse evi bassa ‘seni insan dışı bi yaratık olarak incelemek için kobay mobay yapmaya karar verdik hadi kak gidiyoz cızzt bızzt’ diye alsa götürse ‘cık aman durun götürmeyin’ demem valla!

7 Aralık 2011

Okusakta mı saklasak, Okumasakta mı yasaklasak!

Uzun yolculukları hep sevmişimdir. Bir şehirden başka bir şehre gitmek gibi bir uzunluk mesela!
Hele birde sonbaharda günbatımına denk geldi mi yolculuk, Feridun Düzağaç’ın sesinden ‘dört yanım hasret, unutulmuş bir ada gibiyim, öznesiz, zamansız, zarfsız, mektupsuz, adressiz…’ diye uzayıp giden şarkı eşliğinde olursa tadından yenmez :)
Bir şehirden başka bir şehre gitme uzunluğu güzelde, bu uzunluk şehir içi olunca hele birde tramvay, otobüs vs. gibi vasıtalarla, sabahın köründe esneye esneye okula gitme/gidebilme uzunluğu olunca inanın hiç çekilmiyor!
Sabahın kör vaktinde uykusuz yola düştüğüme mi yanayım, daha afyonum patlamadan yarım gözle yaptığım yarım saçma makyajıma mı yanayım, sabahın huysuzluğu ile ‘amaaaan’ deyip ne bulursam giyip çıkışıma mı yanayım, uzun, sıkıcı, bohem yolculukta tramvayın zırt bırt dur-kalk dur-kalk gidişine mi yanayım! İşte böyle yana döne ‘artık şu okul bitse de gitsek’ modunda çekilmez yollardan –belki bir cüzdan buluruz- edası ile sağdan sağdan gidiyoruz bakalım. Hayrola!