7 Aralık 2011

Okusakta mı saklasak, Okumasakta mı yasaklasak!

Uzun yolculukları hep sevmişimdir. Bir şehirden başka bir şehre gitmek gibi bir uzunluk mesela!
Hele birde sonbaharda günbatımına denk geldi mi yolculuk, Feridun Düzağaç’ın sesinden ‘dört yanım hasret, unutulmuş bir ada gibiyim, öznesiz, zamansız, zarfsız, mektupsuz, adressiz…’ diye uzayıp giden şarkı eşliğinde olursa tadından yenmez :)
Bir şehirden başka bir şehre gitme uzunluğu güzelde, bu uzunluk şehir içi olunca hele birde tramvay, otobüs vs. gibi vasıtalarla, sabahın köründe esneye esneye okula gitme/gidebilme uzunluğu olunca inanın hiç çekilmiyor!
Sabahın kör vaktinde uykusuz yola düştüğüme mi yanayım, daha afyonum patlamadan yarım gözle yaptığım yarım saçma makyajıma mı yanayım, sabahın huysuzluğu ile ‘amaaaan’ deyip ne bulursam giyip çıkışıma mı yanayım, uzun, sıkıcı, bohem yolculukta tramvayın zırt bırt dur-kalk dur-kalk gidişine mi yanayım! İşte böyle yana döne ‘artık şu okul bitse de gitsek’ modunda çekilmez yollardan –belki bir cüzdan buluruz- edası ile sağdan sağdan gidiyoruz bakalım. Hayrola!

Neyse konumuz bu değil aslında. Beni bunca duygulanımı yazmaya iten sebep bugün tramvayda bana yapılmış bir yorum. Dedim ya uzun, sıkıcı bilmemne yolculuk diye. Bense çok severim kitap okumayı ve hiçte sevmem boş durmayı! ‘Ne kitaplar bitirdim ben bu tramvaylarda teheey!’ diye böbürlenirdim şimdi ama narsistliğime yenik düşmiyciğm yo yo! :)
Ne diyodum? Heh işte ben bugün o çok çok sevdiğim Halide Nusret Zorlutuna’nın Benim Küçük Dostlarım kitabına gömülmüş (bilmem kaçıncı kez okuyorum) kâh gülümseyip kâh hüzünlenirken bir çift gözün üzerime dikildiğini hissettim ve ardından duyduklarım şöyleydi:
‘Artık yolculuklarda kitap okumak mı kaldı be!’
‘Vaaay!’
İrkildim, ürperdim, biran daldığım kitabın denizinden bir dalga çarptı sanki kafatasıma!
Teknolojiye yenik düştüğümüz çağımızda, artık kitaplara dokunmanın bile ne büyük bir nimet olduğunu unutur oldu insanlar!
Etrafıma şöyle bir baktığımda da gördüğüm gibi herkesin kulaklarında kulaklıkları, ellerinde cep telefonları, iphone’ları, ipot’ları… O an kafamdan geçen bin bir türlü düşünceler eşliğinde kitabımı daha sıkı sıkıya kavradığımı hissettim parmak uçlarımda ve tam o an öpüp başıma koymak istedim elimdeki kitabı! Verilecek en güzel cevaptı aslında. Ama kime cevap, neye cevap!
Bense tüm asosyal somurtkanlığımla cümleyi kuranın suratına alaycı bir bakış atarak kitabımı göğsüme bastırdım. Planlanmış bir hareket değildi. İçimden geldiği gibi yaşadığım hayatımda o tramvaya koyduğum bir ünlemdi aslında!
Kısa, sert ve net!
Gayette anlamlı.
Kitap candır, kitap her şeydir!!!    
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder