13 Haziran 2015

Ruhumun Ayak Sesleri İle Aynı Ritimde Yürüyenler: Size de İyi Akşamlar!

Yalnız insanların özgürlüğü bambaşkadır. Belki sizin de kendinizi yalnız hissettiğinizde aslında
birazda güvende hissettiğiniz olmuştur. Bazen de varlıksal anlamda yalnızlığın dışında insanların bir arada olduklarında birbirlerini anlamaları için konuşmanın muhakkak surette lazım olmadığını düşünüyorum. Bu noktada bazı şairlerin, tabiatın güzelliği karşısında yanlarında konuşmadan yürüyecek birini aradıklarını anladığıma kanaat getiriyorum. Gerçi bunu anlamak için tabiattan melül bir insan olmak gerekir değil mi? :)
Neyse bırakalım bu anlaşılması ve uygulanması zor insan ilişkilerini. Tabiat ve doğadan bahsetmişken kafamın içinde yaşattığım ve iletişimimin kuvvetli olduğu Christopher Mccandless duygulanımlarımı dillendireyim size biraz. Ne zaman böyle bir konu açılsa hep söylediğim gibi ben bu dünyadan ağaçları, mesela Lübnan’ın ulusal simgesi olan sedir ağaçlarını anlamadan gitmek istemiyorum. Ya da İtalya’da Toskana bölgesindeki dünya miras listesine girmiş olan altı noktayı gözlerime doldurmadan da gitmek istemiyorum. Günlük yaşamda bir kasabın virtüöze dönüşebilmesi veya alışverişe gitmekle müzeye gitmek arasındaki farkın silikleşmesi gibi bir hissiyata bürünmeden her hücremden sağlık fışkırsa yine de bu isteklerimden vazgeçebileceğim aklıma gelmez. Mesela İngiltere’nin en ılıman iklimine sahip bölgesi olan Cornwall’ın yüksek uçurumlu sahillerini, balıkçı kasabalarını, gizli koylarını görmeden bu dünyadan gitmek sizce de çok yavan olmaz mı?