Aşk dediğin uçan, gelen, konan sonrada göçen bir kelebek esasen…
Vik vik vik uçan, tık tık tık gelen, pıt pıt pıt konan ve sonrada çat pat küt göçen, kaçan bir kelebek!
Göçüp kaçarken acıtan ama bu nedenle hayatı kendine zindan eden insanları hiç anlayamadım ben ki zaten onlarda kendilerini anlamıyorlar o dönem içerisinde. Sonra zaman aşımı olup hayat normale dönünce bi bakıyorlar ki aslında abartılacak hiçbişey yok!
Her şey insanlardaki kıpraşımların, heyecanın başlayıp-bitmesi arasında yaşanıyor işte. Sonra bitince de bazısı depresyon ayaklarına itiyor kendini, bazısı da oturup önce avucunu yalayıp sonra önümüzdeki maçlara bakıcaz artık deyip cool ayaklarına bürünüyor. Hayat böyle arkadaş ‘alem oyuncu olmuş sokaklar sahne!’ Sonuçta herkeste yaşamaya devam ediyor işte kimse ölmüyor yani aşkından ya da terkedildiği için.
Ve bende tüm bunlardan yola çıkarak diyorum ki;
‘Aşk uçan, konan, göçen bir kelebektir arkadaşlar!’
Hayatta insanları birbirine bağlayan asıl güzellik sevgidir. Ama öyle zottiri boktan sevgi değil! Saf, çıkarsız, su katılmamış, tertemiz, yürekten…
Benim işkence etseler hatta öldürseler sevmekten vazgeçmeyeceğim en en en saf sevgilerim annemdir, babamdır, kardeşim ve de Zeytin’im (kedim)dir. Ailemdir yani kısaca. Sadece bu kadarda değildir tabii ki dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım, büyüklerim, küçüklerim ve hayvancıklarımda vardır yürekten sevdiğim, saydığım. Vardır ve çoktur ve hepte olacaklardır, iyki de varlar.
Çıkarsız ve saf sevgilerimizdir işte bizi hayata sımsıkı bağlayıp, ip her gevşediğinde ‘kaçma la’ diye iplere tutunmamızı sağlayan.