Şu koca
evrende, saatte bilmem kaç kilometre hızla, delicesine dönen bu dünyada hepimiz
öncelikle birer insanız, hepimiz kendi başımıza birer bireyiz. Hepimiz tek bir
dünyada yaşıyor olsak da aslında hepimizin ayrı ayrı dünyaları var. ‘Her beyin
tek ve biriciktir’ akımından yola çıkarak bu görüşümü size çok çeşitlendirerek
dayanaklandırabilirim fakat bunu ben değil de siz yapsanız nasıl olur?
Öncelikle
kendi gözlerinizi düşünün, kendi bakış açınızı yani. Olaylara, insanlara,
nesnelere ve neticede dünyaya hangi açılardan baktığınızı düşünün. Duygusal,
karamsar, iyimser, pozitif, nötr… Gün içinde şekilden şekle giren ruh halinizi,
dünyayı yorumlama biçiminizi düşünün. Ruh halinize ortak olan insanları zaten
hayatınıza katmışsınızdır onları allara pullara sarıp sarmaladığınız en güzel
köşenizde bir bırakın hele de onların dışındaki insanlara bi bakın. ‘Yok artık
bu insan resmen benim ruhumun bi parçası gibi’ dediğiniz insanlar var mı?
Sanırım çoğunuzun cevabı ‘yok’ olacaktır ki öyle insanları bulduğunuzda zaten
hayatınıza katıp götürüyorsunuzdur.
Benim
anlatmak istediğim şey aslında en başta da söylediğim gibi her bireyin
biricikliği, bireyselliğinizi, herkesin tek başına bir dünya olduğu. En genel
kavramla ifade edecek olursam ‘özgürlüğü’ aslında. Ve en önemlisi!