Kadın olmak
enteresan şey.
Öğretmenliğe
başlamadan önce bilmezdim.
Etrafında çokça
öğrencilerin var ve insan kendini kovanlar dolusu ballar içinde hissediyor. Aynı
zamanda filler kadar suyla dolu, koala gibi sevdiği bir şeye sarılmış, dinozorları
hatırlayacak kadar eskiye dayanan ve çiçek desenli bir elbiseye sığınmış
bukalemun gibi hissediyor. Öğretmenlik harika şey. Neyse konumuz bu değil.
Kadın olmak
deyince “zaten hep maskülen bir tiptim ben” repliğimi atıyorum içimden. Hatta şu
ecnebilerin tomboy dedikleri tipten. Hiç ellerimi zarif bir şekilde çantalardan
sarkıtamadım. 20’lerimde kendime havalı bir derinlik katayım diye üç beş sigara
girişimim de olmadı mesela. Olanların da elinde patladığını gördüm. Herkesi Fransızlaştıran
sigara, o yaşlardaki hatunların elinde tarlada çalışmaya 2 dakika ara vermiş
hissi veriyordu.
Topuklu ayakkabıları
hiç anlamıyorum, onlar benim hızımı kesiyorlar.
Üniversitede
staj deneyimlerimiz sırasında resmi kıyafet konseptine uygun olsun diye
giydiğim topuklu ayakkabılarımı gören bir arkadaşım ‘hareket edene kadar çok
zarif görünüyorsun, kendini slow motion modunda tut bence’ yorumunu getirmişti.
Tüm bunların
sebebini tabii ki biliyorum.
Şu koskoca
ağzımdan yerli yersiz hapşırır gibi fırlayan gülümsemelerim! Bu da beni
çocuklaştırıyor çünkü.
İşte böyleyim
ben.
Kadınsı şeylere
pek vakti olmayan, kendini zor tutan bir gülüşe sahip olan bir kız çocuğu. Kolayca
gülüveren, hem de karnından bir yerden.
Hatta bazen
neşemden, enerjimden sinir bozan, koşar adım yürüyen, yürür gibi seksek
oynayan, sevmediği insanları sever gibi yapmayan, kusurlarını da marifetlerini
de kendine saklamayan, basit sevgi dolu bir rutinden başka bir şey istemeyen
bir çocuk…
İnsanların benden
kadınsı şeyler beklemesi beni kendi gözümde sıkıcı yapıyor çünkü. Hem zaten biz
kadın halimizle, kendi kablolarımızdan hangisini kesince patlamadığımızı
bulabilmiş değiliz. Kırmızı mı, mavi mi, kırmızı mı, mavi mi… Bazen kırmızıyı
kesince duruyor düzenek bazen maviyi. Bazen bakıyoruz o kablolar mavi ya da
kırmızı değilmiş meğer yeşille bordoymuş. ‘Bunlar kimi kandırıyor’ diye isyanı
başlatınca da ‘hah patladı’ oluyoruz. Sonra neden sıkıcıyız, neden kararsızız,
neden konuşuyoruz, neden konuşmuyoruz falanlar filanlar…
Kadın olmak
zor yani. Baya zor.
Neyse ki
hayat benim uzun zaman çocuk kalmama yardım etti.
Yetişkinlerin
üzerinde saatlerce kaç megabyte hafızası varsa uğruna feda ettikleri çoğu şey
bana sıkıcı geldi hep.
İşimi buldum,
öğreniyor ve öğretiyorum.
Öğretmek diğer
işlere benzemiyor. Mesela büyümem, affedersiniz eşek kadar olmam gerekmiyor. Ya
da bünyemden kadınsılık fışkırması da gerekmiyor.
Her yerimi ille
de dizayn edip ruhumu anti ergonomik bir hale sokmam gerekmiyor. Bana kendi
rengini kopyalamaya çalışan modanın fosforuna kapılmak zorunda da hissetmiyorum
kendimi. Her şeye kafamı eğip bükerek, indirip kaldırarak değişik açılardan
bakarak netlemeye çalışıyorum hayatı. Edam, endamım bozulur kaygısıyla duruşumu
sabitlemek zorunda da hissetmiyorum.
Mesela makyaj
yapmadığımda sorulan ‘hasta mısın?’ sorusuna verecek cevabım genelde ‘hayır,
meraklı bir hayat heveslisiyim ve kendimi son derece vitaminli hissediyorum’
oluyor.
Kadın olmak
ille de sürekli bir yerlerine bakım yapıp da bir yerleri şişik, bir yerinden
patlak verip inmeyi bekleyen bir türün mensubu olmayı gerektirmiyor bence.
Kadın olmanın en güzel yanlarından biri de
matruşka olmaktır herhâlde. Düşünsenize içinde bir küçüğün var, sonra bir küçüğün
daha. Ama gözümüze görünen en küçük olan aslında. Neyse kafamızı bunlarla
karıştırmayalım. Matruşka olmadan anlayamayacağız nasılsa.
Şöyle bir
360 derece dönüyorum kendi etrafımda.
Evet, kafam
karışık ama iyi bir karışıklık.
İçimde uyuyan
onlarca çocuksu, kadınsı, erkeksi, bebeksi, yetişkin, bilen, bilmeyen, olgun,
suskun, konuşkan, girişken, mutsuz, neşeli Nur’ları nasıl uyandıracağımı
düşünüyorum.
Hiçbirini kafese
koymaya niyetim yok ama krallığı her zaman çocuksu olana veririm oy birliğiyle.
Çünkü hepsi
birleşince ben oluyor ve tıpkı romanlardaki gibi: Hikâye tüm hızıyla devam
ediyor.
Dipnot: Bence
büyümek, eğlenceli birçok şeyden gurur duyarak uzaklaşmaktan başka bir şey
değil. Sevgiler :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder