Alışveriş
bir hastalıksa acilen tedaviye ihtiyacım var!
Biz hatunlar
hep onu, bunu, şunu bahane ederek mutlu olmak için kendimizi alışverişe
verdiğimizi iddia ederiz ama alışveriş ruhu kaç saat mutlu eder ki! Birkaç saat
hadi bilemedin bir ya da birkaç gün.
Peki ya
sonra?
Aldığım bi
çantaya birkaç saat bakıp mutlu olmuşluğum var ama aradan bikaç gün geçipte o
çantaya alıştıktan sonra ‘iyki almışım ben bu çantayı, ayy ne mutluyum!’
demişliğim yok. E bu durumda hemcinslerime ve dişi oluşuma layık olarak ‘sıkıldım
ben bu çantadan yeeağğ yeni bi çanta almam lazım’ triplerine girmem kaçınılmaz.
Yani bu
durumda para mutluluk getirmiyor denemez aksine gayette böyle kocaman kocaman
getirir ama parayla satın alınan malların getirdiği mutluluk geçici mi oluyor
ne!
Aslında belki
de bir ayakkabı yerine sinema bileti, pahalı bir çanta yerine spor salonu
üyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine tiyatro oyunu bileti, son model bi
telefon yerine bissssürü konser bileti vs.. Kısaca mal sahibi olmaktansa
tecrübe sahibi olmak, hayatı hep üstlerde dolu dolu yaşamak adına para
harcamak! Yani bu piknikler, tiyatro oyunları, konserler kısaca farklı
tecrübeler hayatı zenginleştirip memnuniyeti yükseltir. Ve hatta gittiğimiz
sinemadaki izlediğimiz filmi aradan bikaç gün geçtikten sonra hatırlayıp ‘ayy
ne güzeldi’ diyerek mutlu olabilitemiz bile var! Ama yapamıyoruz işte. Hayata tüm
şeffaflığıyla karışıp, kendimizi bu para harcayarak modernleştirme
levellerinden alıkoyamıyoruz. Her şehirde en az bitane bulunan ve bir ünlünün
deyimiyle ‘pasaj irisi’ olan AVM’lerde ömür törpülüyoruz. Buluşmalarımız,
sosyalleşmelerimiz, gezmelerimiz hep oralarda..