Sahip olduğunuz her şeyin sizin mutluluğunuza hizmet
etmesini beklerseniz, sahip olduğunuz hiçbişeyden size verebileceği gerçek
mutluluğu alamazsınız!
Nasıl yani diyosunuz dimi?
Yani diyorum ki sizin olan ya da sizinle birlikte varlığını
sürdüren, çevrenizde bulunan canlı ve cansız varlıkları düşünün. Mesela bir
bitki yetiştirdiğinizi varsayın ve onu doğaya faydası olsun, fotosentezini
yapsın, varlığını sürdürsün diye değil de sırf güzel görüntü oluşturduğu ya da
güzel koktuğu için ve bu güzel görüntünün veya kokunun sizi mutlu ettiğini
bildiğiniz için yetiştirdiğinizi düşünün. Bu şekilde düşündüğünüzde
mutluluğunuza hizmet etmesi için çeşitli beklentilerinizden dolayı
yetiştirdiğiniz bir bitki bile gerçek anlamda sizi mutlu etmez. Benim kanaatim
bu yönde.
Asıl anlatmak istediğimse bir canlıyı, nesneyi, eşyayı,
herhangi bir şeyi yani, sizi mutlu ettiği ya da edeceği için değil de var
olduğu için sevin bence! Neden ille sizin mutluluğunuza hizmet etsin, neden
ille sizin olsun ya da sizin çevrenizde olsun ki?
Mesela yüzlerce şehir ve ülke var ama ben içlerinden bi tanesi
benim memleketim bi tanesi benim ülkem diye sadece onları sevdiğimi söyleyemem.
Tüm şehirlerle, tüm ülkelerle bir olduğumuz için, birliğimizi koruyup ‘dünya’
olduğumuz için hepsinin varlığı beni mutlu etmeye yetiyo.
Ya da mesela milyonlarca insandan sadece benim dünyamı
oluşturan annemi, babamı, kardeşimi, eşimi, dostumu, arkadaşımı değil de tüm
insanları severek, onlarında varlığına şükrederek mutlu olabiliyorum. Benim dokunup
sevebildiğim hayvanların ve çiçeklerin dışında binlerce hayvan ve bitki
olduğunu biliyorum ve onların çevremde olmamasından, evcil olmamasından, güzel
kokmamasından, sevimli olmamasından ya da yabani olmasından dolayı onları
kendimden soyutlayıp, yok saymıyorum. Onlarda iyki var diye şükrediyorum ve bu da
beni mutlu ediyo. Sahip olmadığım daha birçok eşyanın, kitabın, kıyafetin,
yiyeceğin, teknolojik aletin, makinenin var olduğunu düşünmek, ben sahip
olmasam bile başka insanlar sahip olduğu, onların mutluluğuna hizmet ettiği
için mutlu olabiliyorum.
Bu bir Pollyanna penceresi değil inanın bu benim hayat
felsefem. Emin olun böyle düşündüğünüzde mutlu olabilmek, mutlu kalabilmek,
gülümsemenizi içten somutlaştırabilmek için sayamayacağınız kadar sebebiniz
oluyo.
Bu arada yazımı yazmaya başlamama sebep olan durumu da paylaşmak
isterim: Camın önünde güneş alan bir konumda duran fesleğen bitkimi tam
yamacıma koyup güzel kokusu ile mutlu olmak istedim ama sonra onun güneşi
gördüğü konumda daha mutlu olduğunu düşünerek vazgeçtim. E mutluluk binevi fedakârlıktır
da!
Fedakârlıklarınız, sahip olduklarınız ve olamadıklarınızla
mutlu kalın.
1 yorum:
eline sağlık . . .
Yorum Gönder